 Kispetler kuşanılıyor, davullar vuruluyor, pehlivanlar 649'uncu defa kazan başına yürüyor... Millet olmak kolay değil, bir gelenek 649 yıldır aksamadan sürüyorsa...
***
Okyanusa sığdı ancak Koca Yusuf Deliormanlıdır, Şumnu'da doğar. Babası İsmail pehlivandır, hocası İsmail pehlivan, ustası da İsmail pehlivan... Oğlunun adını da İsmail koyar. Bir süre Balkanlarda güreş kovaladıktan sonra Kırkpınar'a çıkar. 26 yıldır başpehlivanlığı kaptırmayan efsane usta Aliço'yu yenerek kemeri beline takar. Koca Yusuf, geniş omuzları, uzun kolları, atletik bedeni ile bulunmaz bir güreşçidir. Bir dürüstlük ve ahlak abidesidir aynı zamanda.... Avrupa ve Amerika'da yenmedik şampiyon bırakmaz, yurda dönerken bindiği gemi bir şileple çarpışır. Kaybolur, okyanusun serin sularında (Temmuz -1898).
6.5 ASIR DİLE KOLAY Kispetler kuşanılıyor, davullar vuruluyor, pehlivanlar 649'uncu defa kazan başına yürüyor... Millet olmak kolay değil, bir gelenek 649 yıldır aksamadan sürüyorsa...
YÜREĞİ DE KOCAMAN Bu meydandan milyonla yiğit geçer ama bazıları iz bırakırlar. Koca Yusuf sadece Kırkpınar'da değil Fransa ve Amerika'da da nefes kesen müsabakalar yapar...
RUM'U DEVİRDİ
 Koca Yusuf'un Fransa'da Rum güreşçi Antonio Pierri'yi alt ettiği müsabakanın temsili resmi.
Yusuf pırpıtı ayağına ne zaman geçirmiştir hatırlamaz ama kispet kuşanınca ufak ufak açılır, civar beldelerde güreş kovalamaya başlar. İlk hocası Dursun, adsız sansız bir köy pehlivanıdır. İşin elif basından başlar. Ense nasıl tutulmalı, paça nasıl bağlanmalı, ayak nerede durmalı filan? Yusuf eski usül çalışır, ağaç eğer, yük taşır, koşar, koşar yine koşar... Saatlerce balçık yoğurur, güneş altında kuruyup sertleşene kadar. Ve önüne ne konursa yuvarlar, bal, kaymak, pekmez, yumurta... Kontrolsüz güç güç değildir aslında... Pehlivan dediğin çeki taşıyla fındık kırmalıdır icabında. Koca kayayı fındığa dokunduracak, kabuğunu çıtlatıp kaldıracaksın. Kolaysa... Yusuf'un Dursun Pelvandan aldığı en büyük ders şu olur. Her güreşi ciddiye al, rakibini küçümseme asla! O yıllarda Pomaklar konuşulur. Kavasoğlu İbrahim, Şamdancıbaşı ve Aliço gibi ustalar aralarında boğuşup dururlar. Halbuki Kırkpınar asırlardır Deliorman'dan gelen yiğitlerle şenlenmiştir, sahi ne olmuştur onlara?
MAŞALLAH KIZANA Tuhaftır, gariptir... Pehlivan hamisi Abdülaziz Han sarayında bakıp beslediği pehlivanlar tarafından şehid edilir. Yusuf mânâ veremez buna. Er meydanından er çıkmalıdır oysa. Birileri düğmeye basmıştır yine. Bulgar komitacılar ayaklanırlar, katliam, tecavüz yağma... Onların da namlı pehlivanları vardır. Spora siyaset mi? Evet karışır, karışmalıdır da... Yusuf önce küçük ortaya çıkar, her hafta ödülü kapıp gelir, avlu koyun keçiyle dolar. Sonra büyük ortaya soyunur, tayları, tosunları takı takıverir ardına... Bir ara İsmail Pehlivanla düşerler yola... Rusçuk, Silistre, Dobruca, Varna... Pelvan kaavelerine takılır, han odalarında yatar, habire güreşten konuşurlar. Yusuf rüyalarında bile kıbpet kuşanır. Kırkpınar'daymışsın... Aliço üstüne üstüne geliyor, de ki ejderha. Her adımda büyüyor biraz daha... Elin ayağın boşalmış, nereye kaçıyorsun? Heyula!
HANİ ALİ? HANİ VELİ? Ah rüyalar gerçek olsa... Olur da... 1882... Yusuf zembilini omzuna vurur, Kırkpınar'a gelir bir başına... Sarışın, çakır gözlü, akça pakça bir delikanlıdır, bunca karayağız arasında göze batar. Büyükortayı zorlanmadan kurtarınca onu ağa çadırına çağırırlar. Efsane başpehlivan Aliço köşeye kurulmuştur. Hani kızdığı zaman kılları mintanını delen adam! Mevzuya bodoslama girer: "Delikanlı gel çırağım ol, bak bu teklifi herkese yapmam!" İyi de Yusuf günün birinde onunla kapışmayı hayallemektedir. Çırak olursan nasıl çıkabilirsin karşısına? Düşüneyim deyip müseade ister bir vesile ile Pomak Osman ile tanışır o ara... Pomak Osman Aliço'ya ezilmeyen bir kaç pehlivandan biridir. Usta ama okkasızdır, dikiş tutturamaz o başka. Uzatmayalım Yusuf'u himayesine alır, korur, kollar. Yusuf o yıl başaltını da kurtarır. Aliço bir mim daha koyar ona. Ertesi yıl yine Kırkpınar'a vasıl olurlar. Yusuf başaltına hazırlanmıştır ama ustası "otur hele" der, "kıpırdama!" Ne zaman ki baş pehlivanlar kazan başına çağrılır "kalk aslanım" diye fısıldar "gün bu gün!" -Bunu bana daa evvel neye sülemedin be usta? -Düşündükçe gerilirdin. Halbuki pat diye çıkan hasmına aldırmaz. Velev ki Aliço da olsa! Yusuf efendidir kibardır, gidip Aliçonun elini öper büyük bir saygıyla... Aliço bir fırsatını bulup Pomak Osman'a sorar "bunu benim için mi hazırladın ba?" - Meydan okumak ne haddimize ağam. Sizinle güreşme şerefi yeter de artar ona.

Koca Yusuf ve Kel Aliço er meydanında...
NERDE PELVANIN EVVELİ? Cazgır ilk elde Yusuf ile Hançaoğlu'nu, Aliço ile Pomak Osman'ı eşleştirir. Hançaoğlu huzur güreşlerine çıkmış bir ustadır. Yusuf'u ciddiye almaz, gözü Aliço ile Pomaktadır. Eh bizim ki de fırsatı kaçırmaz şahin gibi paçalara dalar. Kolay bir galibiyete imza atar. Pomak Osman çırağına çalışır, Aliço'yu yormak ister. Hani ne kadar yoracaksa... Mümkün mü? Aliço grayder gibidir adeta. Çaprazı rahatlıkla toplar, çengeli şip şak atar, galibiyet temennasını çakar. İstirahat bile etmeden, "gelsin bre o kızancık" der, "görsün bakam meydanda ne ustalar var?" Aliço güreşe sert girer, Yusufcağızı elense ve tırpanlarla yıpratır. Yusuf yarım saat sabreder, bakar olacak değil mukabele etmeye başlar. Elense mi istedin al sana! Ama ne elense, meydan çın çın çınlar. Şakırtısı Edirne'ye varır adeta. Aliço bir an önce güreşi bitirmek için çapraz toplayınca Yusuf kendini yüzükoyun atar. İşte bu felaketi demektir, Aliço kemaneye girerse bırakın güreşi, hayatı kayar. Mide bağırsak komaz, ciğerini dalağına sokar. Ama o da ne? Yusuf efsane ustanın bileklerinden tutar ve kemer tokası gibi söker rahatça. Olacak şey değildir, yağlı bir bilek tutulamaz ki açıla...
 Koca Yusuf, bir güreş öncesi er meydanında.
PİRİMİZ HAZRETİ HAMZA Aliço yeniden elense tırpan yağmuruna girişir ancak Yusuf tırpanların birini boşa çıkarıp topuğundan yakalar. Son 26 yılın başpehlivanı yarım saat kurtulamaz alttan. Aliço'nun bıyıkları çalı gibi dikilmiş, kafası kor gibi kızarmıştır. Asabileştiyse fena! İnanın yaralı bir kaplan daha az can yakar. Ama akça kızana bir türlü oyun tutturamaz, dile kolay 5 koca saat dolar. Müezzinler akşam ezanı için minarelere çıkarlar. Cazgır berabere bağlamayı teklif ederse de Aliço çok kızar. "Kılalım namazlarımızı devam edelim" der "gün battıysa çıralar bitmedi ya!" Aliço'da oyun kalmamıştır ama bir boyunduruk oturtsa var ya... Bu yüzden paçalarını kollamaz, Yusuf bir ara hasmının gözünü kırpıştırdığını fark eder, hızla dalıp paçayı yakalar, Aliço kendini yüzükoyun atar. Çimleri de yolsa Yusuf'un paça kazık almasına mani olamaz. Artık hakimiyet kesinkes Yusuf'tadır, bu oyunla mandayı bile savurup atar... Ama atmaz. Efsane ustanın çaresiz yüzünü görünce içinden bir şeyler kopar. Aliço'yu usulca yere bırakır ve "pes ediyorum usta" der açıkça... Cazgır neticeyi ilan edecektir ki Aliço "bi dakka ağam" der, "bu yılın başpehlivanı Şumnulu Yusuf'tur. Beni sırt üstü vurmaya gönlü el vermedi. Böyle yiğit nicedir çıkmıyor meydana!" Çekip Yusuf'u alnından öper, "a be senin yüreciğin de pelvan olmuş" diye fısıldar "Maşallah!" Meydanın topluca ağladığı nadir günlerden biridir, o gün kimse gem vurmaz gözyaşına...
UMMADIK TAŞ BAŞ YARAR Aliço zaten yaşlanmıştır, çekilir kenara. Yusuf'un karşısına çırağı Adalı Halil'i sürerse de Halil rakip olamaz ona... Lakin Yusuf, Hergeleci İbrahim karşısında çok zorlanır, bu cüssesiz pehlivan felaket oyunbazdır, bilhassa alta düştüğü anlarda... Sonra Kavalalı Mümin Hocadan çekinir! Ufak tefektir, sakattır, çolaktır ama adamı çarpar. Molla Mümin sarığıyla cübbesi ile dolanan bir medreselidir, görenler de cer hocası sanırlar. Gel zaman git zaman İstanbul Rami'de buluşurlar. Kıran kırana geçen bir güreşin hitamında Mümin Hoca kündeyi doldurup Yusuf'u atar. Sırt üstü düşmese de göbeği açılır havada... Davullar durur, zurnalar susar. Yusuf gayriihtiyari hakeme (Aliço'ya) dönüp sorar "oldu mu usta?" Aliço babacan bir tavırla gülümseyip, taşı gediğine koyar. "Eh, Koca Yusuf da bu kadar yenilir ancak!" Öyle ya el kadar molla, göğsüne oturup, omuzlarından bastıracak değildir ya! Yusuf bir güreş kaybeder, bir lâkâp kazanır: "Koca!"

-Koca Yusuf-
Koca Yusuf'un hayatına dair daha geniş bir bilgi edinmek istiyorsanız Gazeteci-Yazar Halil Delice'nin kaleme aldığı, tarihi belgeler ışığında ve gerçeklerden sapmadan uygun olarak sizler için yazdığı 'Koca Yusuf: Yalnızca Güle Yenildi' romanını tavsiye ederiz. Ayrıntılı bilgi ve kitaba ulaşmak için buraya tıklayınız...

-Halil Delice- |