 Vehbi Abimizin yazıları
"O büyük günde buluşuncaya kadar sevenlere sabır, selamet;
Mahrum kalmışlara da insaf ve itidal dilerim..." - Vehbi Arvas |
|
 |
|
| Hayal Tiyatrosu: 'Şefkat' (18) |
|
| 29 Aralık 2010 Çarşamba | 19:10 |
|
 KIRIK ANTEN NASIL ÇEKSİN...
- Ruh daha önce Rabbini biliyordu... Ona aşık idi... Şimdi Rabbini unuttu... Nefs denilen yeni bir sevgili buldu... Eski sevgilisini unuttu... Çünki kendini de unuttu... Allahü teala çok merhametli olduğu için ruhu Peygamberleri ve gönderdiği dinlerle tekrar kendisine çağırdı...Nasipli olanlar başlarını kaldırır ve bu davete uyar...
- Bunlar müthiş bilgiler... İlk defa duyuyorum...
- Ya öyle... O büyükler olmasa biz bu şerefli bilgileri nerden bilecektik...
- Şükürler olsun...
- Çok şükür kardeşim... Şimdi, ruh nefse boyun eğince ve onun istekleri ardında sürüklenince, kendisinin alabileceği lezzetlere de dönüp bakmaz oldu... Halbuki ruh ile nefs zıt olduklarından aldıkları lezzetler de zıttır... Nefs Allahü tealanın yasak ettiklerini işlemekten zevk alır... Ruh ise yaratılış hikmeti gereği Allahü tealanın beğendiği şeylerden zevk alma kabiliyetine sahiptir... Ama nefse aşık olduğu için bu kabiliyetinin üzeri örtülmüştür... Kendine yazık etmektedir...
- Yani bizim uygunsuz şeylerden zevk almamız, ruha bir yerde haksızlık oluyor...
- Kesinlikle... Ruh İslamiyet'e uyarak güçlenirse... Eski sevgilisine dönmeye başlarsa... Bu nefsin nasıl bir yalancı ve vefasız, Allaha düşman bir mahluk olduğunu anlarsa yavaş yavaş kendine gelmeye başlar... Hele hele İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Allah dostlarını severse, onların kalplerinden nur, feyz almaya başlarsa temizlenmeye, arınmaya başlar... Asıl lezzetlerin farkına varır gittikçe... Daha önceki lezzetlerin yani nefsin aldığı lezzetlerin zehir olduğunu fark etmeye başlar... Çünki o artık kendine gelmekte, asıl sevgilisine tekrar aşık olmaktadır... Benzetmek gibi olmasın... Anteni sağlamlaşan televizyonun görüntüsünün netleşmesi gibi, kalbimiz ve ruhumuz hayatın geçici olduğunu, asıl hayatın ahiret hayatı olduğunu net bir şekilde algılamaya, Rabbimizin emrettiği ibadetlerden tat almaya başlar... Daha doğrusu bunlar zaten tatlıdır, o şimdi fark etmeye başlar... Nasıl ki bedeni hasta olan yediklerinden tat almaz... Bu kişi de kalbi hasta olduğu için daha önce tat almıyordu...
- Harika bir misal... Benim antenim kırık yani, bozuk... Öyle mi :(
- Herkeste değişik arızada... Herkes bu bozukluk kadar dünyaya dalıyor... Ama şükür ki Rabbimizin ihsanda bulunduğu kulları bunun farkına varıyor... Şükür ki bu anteni tamir etme imkanımız var...
- Şu anda da bir tamir oluyor değil mi...
- :) Evet canım...
- Şükür ki buldum sizi... Ben bu akşam yaptığımız şu konuşmaları ömrüm boyunca kimseyle yapmadım... Dünyanın üzerine yükseldik sanki... Ötelerden güzel rüzgarların estiğini hissediyorum...
- Çünki ruhun kuvvetlenmeye başladı tatlım...
- Çok şükür... Ne olur devam edin...
- Şimdi sonuç çıkaralım... Bizim tesettür etmemiz ve İslamiyet'e uymamızla zevksiz, yavan bir hayata geçeceğimiz vesvesesi de nefs ve şeytandan o halde... Aksine biz Rabbimizin emrine uyarak ruhumuzu kuvvetlendirecek ve ruhumuzun lezzet almasını sağlamış olacağız... Nefsin sanal ve iki dünyada da felakete götürücü lezzetlerinden kurtulacak; hakiki lezzetlere kavuşacağız... Bu kavuşanın bileceği, şartlarına uymayanın tadamayacağı lezzetlerdir... Onun için tesettür eden, namazını kılan, İslamiyet'e uyanların yüzleri genelde nurlu ve güleçtir... Ne kadar sıkıntıda olsalar da kalplerinin derinliklerinde hep lezzet ve huzur vardır...
- Gerçekten öyle... Seyyide hanımlara gittiğim akşam benim yaşımdaki hanımların nurlu yüzleri ve sıcak tebessümleri çok dikkatimi çekmişti... Sizin de öyle... Maşaallah...
(devam edecek)
-Ömer Çetin Engin-
omercetin@saatlimaarif.com
omer.cetin@tg.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
