Vehbi Abimizin yazıları
"O büyük günde buluşuncaya kadar sevenlere sabır, selamet;
Mahrum kalmışlara da insaf ve itidal dilerim..." - Vehbi Arvas |
|
 |
 |
Hayal Tiyatrosu: 'Şefkat' (16) |
 |
22 Aralık 2010 Çarşamba | 15:09 |
 |
RUHUMDAKİ SİSLER DAĞILIYOR...
- Peki nasıl olacak... Ben şu an sizinle konuşurken edindiğim ötelere özlemi, buna göre yaşamam gerektiği fikrini ve bundaki aşkı, iyi biliyorum ki şu kapıdan çıktıktan bir süre sonra kaybedeceğim... Keşke şu an hissettiğim duygular devamlı olsa... Keşke şu an sonsuzluğum için bir şeyler yapmalıyım düşüncem, buradan ayrıldıktan sonra devam etse... Keşke yarın işe gittiğimde de geçmişte işlediğim günahlar beni şu anki kadar rahatsız etse... Hayatın akışında unutuyorum bunları... Ne yapacağım söyleyin lütfen... O akşam Seyyide Hanımda hissettiğim o eşi bulunmaz duyguların bile ertesi gün öğlen vaktine doğru zayıfladığını hissettim... Kendi kendime dün akşamki kadar kalbimde tat kalmadı dedim... Nedir bu?.. - Hayatım bunu en güzel izah eden sözlerden biri Hazret-i Ömer'e 'radıyallahü anh' ait... 'İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadıklarınıza inanmaya başlarsınız' buyuruyorlar... - Ne güzel bir söz... - Mecnun'u düşün... Ona hangi etken Leyla'sını ve ona olan aşkını unutturabildi ki... Aşka kavuşmak... Allahü tealaya, Muhammed aleyhisselama ve O'nun yolundaki büyüklere aşka kavuşmak... İşte bunda eksikliğimiz var... Onun için gün içerisindeki meşguliyetler, yaşadıklarımız kalbimizi bulandırıyor... - Peki ben de buna kavuşabilir miyim? - Hiç şüphen olmasın... Allah vermek istemeseydi, istek vermezdi... Madem ki bunu istiyorsun Rabbim verecektir... Ama bize düşen de bu yolda çabalamak... Bu da; bu dertle dertli olanlarla arkadaşlık etmekle başlıyor... Sana arkadaş çevrene çok dikkat etmeni bu bakımdan da tavsiye ederim... İnandığı gibi yaşayan arkadaşların olmazsa, seni yaşadıklarına inandıracak arkadaşlar kendi doğru sandıkları yollara çeker... İçimizdeki nefs ve şeytan da bunu bekliyor zaten... - Sisler yavaş yavaş dağılıyor... Şekilleniyor bazı şeyler... Ama içimdeki canavar, sonuçta örtünme fikrine, ibadet etmeye gelince deliye dönüyor adeta... Çok güçlü... Uffff... - Bak canım... Nefs Allahın düşmanıdır... O zorluyor böyle... Nefs Rabbimizin emir ve yasaklarına düşmandır... Nefsin lezzet aldığı şeyler küfür ve günahlardır... Ve özelliği bunlara doymamasıdır... Allahın emirlerine uymak istemez, yasaklarını ise delice yapmak ister... O dizgininden boşalmış, uçuruma doğru koşan bir at gibidir... Sonunu düşünmez... Halbuki az ötesi uçurumdur... Bizim de az ötemizde ölüm var... O kapıdan muhakkak geçeceğiz... Nefs bunu düşünmek bile istemez... - Evet... Ben şu anda ölümü düşünemiyorum... Yani kabul ediyorum... Yarın da ölebilirim... Ama daha yıllar var gibi rahat nefsim... - Halbuki nice gençlerin ölüm haberlerini duyarız, okuruz değil mi... - Evet... Uffff... Doğru bu sözler... - Nefs öyle bir mahluk ki, onun saltanatını ölüm bozuyor... Bu sebeple bu gerçeği ne düşünmeyi, ne duymayı istemiyor bile... - Evet kesinlikle... - Halbuki Sevgili Peygamberimiz, (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü, çok hatırlayınız!) buyuruyorlar... İnsan ölümü çok düşünerek yaşadıklarına inanmaktan kurtulur... İşte senin az önce 'kapıdan çıkınca bunları unutacağım' diye şikayet ettiğin manevi hal, emirlere uymak, yasaklardan sakınmak ve ölümü çok düşünmekle yavaş yavaş kalıcı hale gelir... Gün içinde yaşadıkların gün gelir kalbini bulandıramaz olur... Böyle olan kimse sonsuz seadetlere adım atmaya başlamıştır artık...
(devam edecek)
-Ömer Çetin Engin-
omercetin@saatlimaarif.com omer.cetin@tg.com.tr
|
 |
|
 |
|
 |
|
|
|