 Mantık kuralları çerçevesinde düşünmek her zaman için mümkün olamayabiliyor. Mantık da bir yere kadar deriz. Evet, her işte mantık mantıksızlıktır.
Peki neden mantık?.. Mantıklı olmaya hepimizin ihtiyacı var. Karşımızdakine meramımızı anlatırız, ya dinler dikkate alır ya da mantıken konunun içeriğinde bir kopukluk sezdiğinde o fanustan çıkar. Zaman kaybına tahammülümüz yok. Hele bu zamanda… Mantık ve ilkeleri lise derslerinden alışageldiğimiz bir sistem. O dersi görmemiş olsak bile araştırıp, ne olup olmadığına bakmışızdır.
Eğer tüm insanlar memeli ise, ve İrfan insan ise, İrfan da memelidir… Biz insanlar mantıklı kişileriz ve harfler aracılığıyla iletişim kurarız; sesli ve yazılı. Her zaman için mantıklı konuşmak mümkün değil ise, o zaman düşünerek konuşmak, mantıki cümleler kurmaktan daha kolay bir iş diyebiliriz. Hatta daha süslü püslü. Düşünerek konuşmak… Düşünsenize!.. Bazan düşünemediğimiz anlar da oluyor. Beynimizi donduran çevre ve içinde barınan bireyleri. Cahillerle oturup kalkan cahil oluyor. Cahil olan gafil oluyor. Gafil olan zelil oluyor. Zelil olan helak oluyor. Diğerleri ile oturup kalkanlar belli.
Eğer Allah sonsuz ise insan sonludur. İnsan sonlu ise o zaman acizdir. Aciz ise sonsuz olana muhtaçtır… Bir röportaj… Konu bir film... Film, Doğu Anadolu'muzun güzel bir şehrinde geçiyor... İnsanları da en sıcak kanlı bireyleridir Türkiye'mizin. Ağızlarından Allah'ı ve onun selamını, şükrü ve duayı eksik etmeyen kişilerdir. Aralarında bir müddet kalırsanız 'elhamdüllillah' demek zor gelmeyecektir dillerimize.
Bir film dedik. Evet, film hakkında bilgi veren bir yönetmen… Yönetmenimiz bir söz sarf edip cümle kuracak diye 'entel' olma yolunda harcadığı enerji görülmeye değerdi. Şöyle diyordu yönetmen; 'Allah'ın ve Devlet'in unuttuğu şehir, köy…'!
Yine 'Beklenmeyen Kaza' adlı yazımızda olduğu gibi hemen çevirdim kanalı. Bir müddet sonra da kapattım televizyonu.
Yine derin bir istiğrak içinde… Yok yok, bu sefer çok ukalaca oldu. 'Sinirli, ukala, münasebetsiz herifin biri olmak istemiyorum.' Konuyu şuraya getireceğim, film, 'Allah'ın ve 'Devlet'in unuttuğu bir şehir, köyde geçiyor.
Şimdi çoğumuzun diline pelesenk olmuş ve bir savunma mekanizması olarak kullandığımız o sözler gelecek aklımıza; 'ya o lâfın gelişi. O kadar beter yani durum. Falan. Yoksa, yani, değil mi? Çok fesatsın. Biraz şey düşün ya. Şey. Evet, ne diyorduk…'
Türkiye'nin yüzde 99'u Müslüman ise örneği de ona göre vermek lazım. İhtisas alanım değil ama tutup da hadis-i şerifler, Kur'an-ı Kerim'den ayetler, zâti ve sübuti sıfatlar, diğer semavi kitaplardan bâblar mı aktarayım? Gerekirse araştırırım ama utanıyorum…
Daha da uzatayım mı? Zeka mı ölçelim, akıl mı? Mantık mı arayalım, düşünce mi? Bu kadar da mı yok dimağlarda bi'şeyler.
İlla 'bir film çekeceğiz, senaryoda çatışma, kırılma olmazsa öykü olmaz, izleyici kendini içinde bulamaz' demeyin. Neden acaba Türkiye'de senaryolar zayıf? Namlular başka yöne çevrili de ondan mı acaba?
Filmin ismi mi neydi? Sizi temin ederim ki sahiden 'unuttum.' Unutmak insana mahsus ise!..
Çok mu şey oldu şimdi? Hadi ama, siz de çok alıngansınız canım. Ne dedim ben şimdi dokuz köyden kovulmayı hak edecek? Ne alâkası var yani sizi aşağıladığımın? Lafın gelişi işte…
E-posta: irfan@saatlimaarif.com |