Ana Sayfa
Özel Dosyalar
İnsan ve Toplum
İz Bırakanlar
Faydalı Bilgiler
 
Kültür Sanat
Polemik
Sudoku Oyna
Sesli Kütüphane
İletişim
Hakkımızda
Ö. Çetin Engin
Saflık, tarife muhtaç...
İrfan Atasoy
İyiyim!..
Vehbi Abimizin yazıları
"O büyük günde buluşuncaya kadar sevenlere sabır, selamet;
Mahrum kalmışlara da insaf ve itidal dilerim..." - Vehbi Arvas
Dünyada ve ahirette mekanların en şereflisi
25 Mayıs 2009 Pazartesi | 08:56

Abdülhakim efendi hazretleri buyurdular ki: Asuman secde künet. Behri zemîni ki deru. Yek dü kes, yek dü nefes. Behri Hüda binişinent. Asuman demek, gökler demektir. Gökler secde eder; yâni imrenir. Gökler'den maksat, gökdekiler demektir.  Göklerdeki melekler imrenir, gıpta eder. Cennet, altıncı kattaki göktedir. Gökler deyince, cennetteki melekler de dahildir. Behri zemini ki deru; Öyle bir yere imrenirlerki,..(yek dü kes, yek dü nefes) bir iki kişi, bir iki nefes, yani kısa bir zaman. Behri Hüda binişinent. Allah rızası için toplanmışlar, sohbet ediyorlar. Dinden, Allahdan bahsediyorlar. Gökteki bütün melekler oraya hayran hayran bakarlar. (Birkaç kişi, kısa bir zaman, Allah rızası için bir araya gelip te, Allah dan bahsettikleri yere, göklerdeki bütün melekler imrenir, gıpta eder). Dünyada ve ahirette mekanların en şereflisi, Allahü tealadan bahs edenlerin bulunduğu yerdir. Ya oradakiler dine hizmet ediyorsa? Bu öyle bir nimettir ki, dünyada ve ahirette bundan daha büyük bir nimet olamaz. Velhasıl: İnsan olarak yaratıldığımıza hamd edelim. Eli ayağı düzgün olarak yaratıldığımıza hamd edelim. Cenab-ı Hakkın bize akıl verdiğine şükr edelim. Akıl, insanı hayvandan ayıran farktır. Duygu organları olmasa, ne işe yarardık... Bir de iman nimeti var. Dolayısıyla, bu kadar nimetin de mutlaka şükrü icap eder. Çünki eğer buna şükr edilmezse, gene Allahü teala buyuruyor ki; Elinizden alırım... Peki ne yapmak lazım? Ne emr ettiyse, onu yapmak lazımdır.  

         İsmail Hakkı Bursevi hazretlerinin altı cilt Ruh-ul Beyan adlı tefsiri vardır. Orada buyuruluyorki; (bazıları gelip sormuşlar), Altıparmak denilen yerde, Yahudiler ve Rumlar vardır. Bunlardan bazıları, çok cömert ve güzel ahlak sahibidir. Kim ne için gelse, yardım ederler. Camiler için gelseler yardım ederler. Fakirler için gelseler, yardım ederler. Bunlar da diğerleri gibi cehennemde yanacaklar mı?.. İsmail hakkı hazretleri, bu sualin cevabını Hocası Atpazarlı Osman Haruni hazretlerine sormuş. Hocası buyurmuş ki; Bu, güzel ahlaktır. Peygamber efendimiz ‘aleyhisselatü vesselam’ buyurdu ki; Ben, güzel ahlakı anlatmak ve tamamlamak için gönderildim. Din, güzel ahlak demektir. Kimde bu güzel ahlak varsa, imanla gitmesi muhtemeldir. Bu güzel ahlak sahibi insanlara, vefatlarına yakın cenab-ı Peygamber ‘aleyhisselatü vesselam’ görünür, çok iyiliklerin vardı. Ben Muhammedim, ben Peygamberim. Kelime-i şehadet getir, der. O da sesli bir şekilde kelime-i şehadeti getirir; oradakiler de duyar ve ondan sonra iman ile ölürler. Günahsız olarak ölmüş olur. Çünki güzel ahlak sahibiydi.          Yine bu Ruh-ul Beyan tefsirinde buyuruluyor ki; Bir elma ağacı veya bir armut ağacı düşünün.. bazısı bağçede, bazısı dağda büyür. Bağçede büyüyen elma ağacı bahçıvanın elinde bakılır, budanır, sulanır, ilaçlanır.. ağaç çabuk olgunlaşır, meyvası da tatlı olur. Dağdaki yabani olanı ise, korumasızdır, hamdır, geç olgunlaşır. Böcekler yer, keçiler yer, ne olacağı belli değildir. Hocası olan talebe, bahçıvanın elindeki elma gibidir. Hocası olmayan ise, dağdaki yamuk yumuk armut gibidir. Bahçıvanın elindeki ağacın aslı cennette olduğu için, o da cennete gider. Şâh-ı Nakşibend hazretleri buyuruyorki; Bir talebe, kıyamete kadar ömrü olup hocasına dua etse, hakkını ödeyemez buyuruyor.
         Şâh-ı Nakşibend hazretlerine birgün bazı insanlar gelmiş, hocam, bize bir keramet gösterin demişler. Buyurmuş ki; ne kerameti? Benim kerametim, her an meydandadır. Bir insan, bu kadar günahı omuzlarında taşıyıp, hala yürüyorsa, konuşuyorsa, başka ne istiyorsunuz, buyurmuşlar. Soranlar demişler ki; efendim, genede bazan kerametiniz görülüyor.. Şahı Nakşibent hazretleri "onlar bana aid değildir, hepsi hocama aiddir" buyurmuş. Şahı Nakşibent hazretleri yine buyurmuşlar ki; "Sizden fevkalade haller zuhur etse, bütün ağaçların yaprakları dile gelse, taşlar konuşsa, ey mübarek zât, sen artık mübarek oldun deseler, sakın inanmayın. Biz bununla emr olunmadık, bunun için gönderilmedik. Bizim dünyaya geliş gayemiz, Onun dinine uymak ve Onun dinini anlatmaktır".

           Eshab-ı kiramdan bir zât buyuruyor ki; Hazretin Ömerin yanında oturuyordum. Medine-i münevverede dehşet bir salgın hastalığı oldu. Bir cenaze geçti. Cenaze geçerken Eshab-ı kiramdan beraber olduklarımız, ya Emirel mü’minin, şöyle iyi huyları vardı, böyle iyi huyu vardı, dediler. O hiçbir şey söylemedi, sadece başını önüne eğdi, kesinleşti, dedi. Biraz sonra başka bir cenaze daha geldi. Efendim, şöyle iyi ahlaklıydı, şöyle cömertti, dediler. Gene bir şey demedi, başını önüne eğdi, kesinleşti, buyurdu. Bir cenaze daha geçti, Allah afv etsin, şöyle hasisti, zalimdi, şunu yaptı bunu yaptı, dediler. Kesinleşti, buyurdu. Ya Emirel Mü’minin, kesinleşti kesinleşti, dediniz, ne kesinleşti, dediler. Buyurdu ki; Ben cenab-ı Peygamberin ‘aleyhisselatü vesselam’ yanındaydım. Mübarek buyurdu ki; Dört mü’min, bir mü’min hakkında iyi bir müslümandır dese, kesinleşti, o cennetliktir. Peki ya Resulallah, bunlar üç kişiyse, dedim; kesinleşti, buyurdular. Peki ya Resulallah, iki kişi şahit olsa.. Buyurdular ki; gen kesinleşti. Birkişi olsa diyemedim, utandım, buyurdu. Dolayısıyla, ölen bir insan için arkasından söylenilenler çok mühimdir. Allahü teala onu Müslümanların nasıl bildiğine, nasıl şahitlik yaptığına önem veriyor.

         Birgün sarhoşun birisi meyhaneden çıkmış evine giderken zikr sesleri duyuyor. Zikrin ne olduğunu bilmiyor, ses nereden geliyor diye merak edip sesin geldiği yere gidiyor. Pencereden içeriye başına uzatmış. Bakmış ki orada Abdulkadir Geylani hazretlerinin talebeleri bir araya gelmiş zikir yapıyorlar, sohbet ediyorlar, Allahdan bahsediyorlar. O da bakmış, ya Rabbi bunlar ne güzel insanlar demiş ve evine gitmiş, evde de ölmüş. Ertesi gün cenazesini kaldırıyorlar, kabre koyuyorlar. Melekler Cehenneme götüreceğiz diyorlar. Gavsı azam hazretleri nereye götürüyorsunuz diyor. Bu adam berbat, bu adamın yeri ancak ateş olur diyorlar. Gavsı azam hazretleri başını vermem, vücudunu ne yaparsanız yapın diyor. Çünki o baş, o göz benim talebelerime sevgi ile baktı. Benim talebelerime sevgi ile muhabbetle bakan gözü ateş yakmaz. Başını vermem ama geri kalanını ne yaparsanız yapın beni alakadar etmez demiş. Demişler ki; ya Gavs olur mu öyle şey, baş bir tarafta vücut bir tarafta olmaz diyorlar. Cenab-ı Hakka arz edin demiş. Ya Rabbi ne yapacağız bu mevtayı demişler. Allahü Teala da buyurmuş ki, baş ne tarafta ise vücutta o taraftadır. Dolayısıyla kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Ve kimi sevmek, kimi sevmemek lazım olduğunuda iyi seçmeliyiz. Ahiretde nerede ve kimlerle olmak istiyorsak, buna dünyada karar vermeliyiz.

İNSAN SEVECEĞİ KİMSEYİ İYİ SEÇMELİ, ONA GÖRE SEVMELİDİR..

 

www.huzurpinari.com dan alınmıştır...

  insan ve toplum kategorisindeki en yeni içerikler
- Hicri yılbaşı gecesi...
- Kurban Bayramınızı tebrik ederiz...
- Arefe gününün önemi...
- Bir Kurban, Bin Dua...
- Hüseyin Hilmi Işık...
- Hata düzeltme sanatı
- Âlemlerin Yaratıcısı...
- Tarafını belli etmek...
- Kâbusnâme'den altın nasihatler...
- Ramazan ayı ve Kadir Gecesi...
- Hastaların oruç tutması...
- Orucu bozan ve bozmayan durumlar...
- Fitre vermenin önemi...
- Eyüp'te Teravih Namazı...
- Oruç kefareti...
- Hayatta hiç birşey yolunda gitmiyor diyenlere...
- Orucu bozmayan şeyler...
- Orucu bozan şeyler...
- Oruç tutmak faydalıdır...
- Oruç ve aç durmak...
- Orucun ve Ramazan ayının fazileti...
- Kur’an-ı kerimi herkes anlayamaz...
- Bu gece Berat Kandili...
- Güllerin Efendisine...
- Üç aylar başlıyor...
- Bu kategoridekileri listele
   
SaatliMaarif.com
Sınırı çizilen her özgürlük tanımı kalemimizin mürekkebidir....
Bir Derinev Yapımı