Ana Sayfa
Özel Dosyalar
İnsan ve Toplum
İz Bırakanlar
Faydalı Bilgiler
 
Kültür Sanat
Polemik
Sudoku Oyna
Sesli Kütüphane
İletişim
Hakkımızda
Ö. Çetin Engin
Saflık, tarife muhtaç...
İrfan Atasoy
İyiyim!..
Vehbi Abimizin yazıları
"O büyük günde buluşuncaya kadar sevenlere sabır, selamet;
Mahrum kalmışlara da insaf ve itidal dilerim..." - Vehbi Arvas
Malcolm X
21 Ekim 2008 Salı | 22:12

Yıl: 1929... Yer: Amerika... Nebraska'ya bağlı Omaha kenti sıkıntılı günler yaşar. Kafalarına kukuletalar geçirmiş hayalet kılıklı ırkçılar (klu klux klan) ellerini kollarını sallayarak zencilerin evlerini basar, onları polisin gözü önünde tartaklarlar. Nitekim bir gece yarısı gariban 'Little'ların da evini kuşatır, camlarını çerçevelerini kırarlar. Çocuklar yataklarından fırlayıp titreşirken içeri neftli bezler, alevli çıralar atarlar. Baba Earl, dışarı çıkıp çıkmamakta mütereddittir. Öyle ya, kapıda görünür görünmez üzerlerine mermiler yağabilir. Ama bu dumana ne kadar dayanabilirler ki? Alevler yükselip duvarlar çatırdayınca kendini siper ederek kapıyı açar. Bir kadın ve biri bebek 8 çikolata renkli çocuk (Malcolm henüz 4 yaşındadır) dışarı çıkar. Ev göz göre göre yanar, itfaiye sadece seyrine bakar.
Little ailesi ister istemez bir başka semte taşınır, baba Earl kırık dökük bir dükkan açar. Lâkin onu yine bulur, bayıltasıya hırpalar ve raylara uzatırlar. Zavallı adam üzerinden tramvay geçince öyle bir hale gelir ki, onu karısı bile tanıyamaz. Ms Little bu ülkede siyahla evlenmenin "bedeli" olduğunu iyi anlar. Anlar ama ne fayda...

Zulüm, baskı, açlık...
Sigortadan gelen para Bay Earl'ın cenaze masraflarını bile karşılayamaz. Ms Little ne iş bulursa yapar, taş siler, sebze çapalar, temizlik işlerine koşar. Ama onun siyahi çocukları olduğunu anlayanlar anında değişir, vebalı muamelesi yaparlar. Kovmaktan beter eder, parasına emeğine el koyarlar.
Gariban aile üç beş sente bile muhtaç olur, gün gelir hindiba ağacı yapraklarını kaynatıp karınlarını doyururlar. Bir ara Ms Little siyah bir adamla evlenmeye kalkar; ancak adam sekiz çocuğu görünce sırra kadem basar. Zavallı kadıncağız bu olaydan sonra çöküntüye uğrar, daldan dala geçip kendi kendine konuşmaya başlar.
ABD Aile Kurumu yetkilileri Ms. Little'ın çocuklarına bakamayacağını anlar, aileyi dağıtma kararı alırlar.
Diğer kardeşleri devlet yurtlarına yollar, Malcolm'u (belki de derisinin rengi nispeten açık olduğu için) orta halli bir ailenin yanına bırakırlar.
O yıllarda bütün Amerikan kahramanları, Teksaslar, Tommiksler, Zagorlar beyazdırlar. Zenciler masallarda bile kölelik yaparlar. Otellerde konaklayamaz, lokantalara sokulamaz, cafelerde oturamazlar. Tiyatro ve sinema kapılarında iri kırmızı harflerle "zenciler ve köpekler giremez" yazar. Minik Malcolm için tek yol kalır: "Beyazlamak!" Bu yüzden çok süt içer, tıkanasıya makarna yer ama çikolatayı ağzına sokmaz. Yüzünü diş macunu ile yıkar ve derisini kazırcasına banyo yapar. Avuçlarının içine, tabanının altına ve pembe diline bakılırsa, olacak gibidir, bir gün arınacağından emindir...

Avukatın siyahı olur mu?
Aradan yıllar geçer, Malcolm zeki ama isyankâr bir talebe olur. Kendini kimseye ezdirmez, icabında öğretmenlerine bile posta koyar. Eh hal böyle olunca hem okuldan kovulur, hem de evinden olur.
İster istemez sokakla tanışır, çalar, çarpar, kavga çıkarır ve soluğu ıslahevinde alır. Islahevi yetkilileri ona bir şans daha tanırlar, Malcolm kendisine güvenenlerin yüzünü kara çıkarmaz. Çalışkanlığı ile akranlarına fark atar, onu sınıf başkanı yaparlar.
Malcolm sınıfının tek siyah öğrencisidir. Bir gün baş başa kaldıklarında öğretmeni sorar: "Sahi Malcolm, ne olmak istersin?" Çocukcağız bunu hiç düşünmemiştir, laf olsun diye "Avukat" der. Kadıncağız "gerçekçi olmalısın Malcolm" diye ikaz eder, "sen bir zencisin. Niçin marangoz olmayı filan düşünmüyorsun?" Bu yerinde bir nasihattir, lâkin Malcolm'u derinden yaralar.
Garip zencimiz ıslahevinden kurtulunca Boston'a (ablasının yanına) gider. Evet o mütevazı işlere de razıdır ama patronların yanına yaklaşamaz. O devirde işi rast giden bir zenci garsonluk yapar, hele demiryolu işçisi ya da otobüs biletçisi olabilenler iyiden iyiye şanslıdırlar. Malcolm ışıklı müzikhollere takılır, ünlülerin ayakkabılarını boyar. Onlar gibi topukları mahmuzlu çizmeler, renkli pantolanlar, uzunca ceketler giyer, saçlarını ütületip "maça" yapar.
Bu arada ırkçılar gemi azıya alır, habire zenci kırarlar. Dört kardeşinin de ölüm haberini alan Malcolm şirazeden çıkar. Gider Harlem'e sığınır ve intikam peşinde koşar. Ardı sıra "pis zenci" diye fısıldayanların yakalarına yapışır, altıpatlarının namlusunu ağızlarına sokar. Önceleri kinini dindirmek için yol kesip, gasp yapsa da zamanla "kadrolu eşkıya" olur. Harlem'in zencileri gettoya sıkışmış akbabalar gibidirler ve üç kuruş için birbirlerini kırarlar. Ayakta kalmak isteyen güçlü ve acımasız olmalıdır, hoş o da onu yapar, oyunu kuralına göre oynar.
Alman-İngiliz rekabetinin savaşa dönüştüğü ve alevlerin Avrupa'dan, Pasifik'e sıçradığı yıllar... İkinci Cihan Harbinin uzayacağı anlaşılınca, her genç gibi Malcolm'u da orduya çağırırlar. Delikanlı, askere gitmemek için her yolu dener. Hasta ve sakat rolü yapar, acaip acaip ilaçlar yutar ama bu hileleri subaylara yutturamaz. Görüşmeye çağrıldığında en uçuk elbisesini giyer, saçlarını kırmızıya boyar. Sıraya filan bakmadan; milletin önüne geçer ve bankodaki çavuşa "hey seen! Hadi koçum bitir şu işi, gel beni general yap" gibilerinden saçmalar(!) Onu aralarında psikologların da bulunduğu heyetin karşısına çıkarırlar. Malcolm omuzu en kalabalık subayı seçip kulağına eğilir ve "bak babalık" der, "boşver bu Pasifik dümenlerini sen en iyisi beni Güney'e yolla. Bir an önce zencileri örgütleyip, beyazları temizlemem lâzım. Vaktiniz azaldı, hepinizin gırtlağını sıkmazsam namerdim!.." Adamlar ne düşünür bilmiyoruz ama onu kapıdan içeri sokmazlar.

Askerlikten yırtar ama...
Malcolm her ucuz serseri gibi kendini sokakların kralı sanır. Sivilleri gözünden tanıyacak kadar uyanık geçinse de polis onun attığı her adımdan haberdardır. Zira barmenler, garsonlar ve çalıntı malları paraya çeviren ölü gömücüler federallerin adamıdır. Kapkaç yapmak, kadın pazarlamak, uyuşturucu satmak... Evet "Sam amca" bütün bunlara katlanabilir ama bir zencinin, itibarlı bir beyazın kızıyla (Ms. Sophia) arkadaşlık etmesini kaldıramaz. Kızın babası şikayet dilekçesini verdiği gün Malcolm'u takibe alır ve arakladığı saati satarken yakalarlar. Doğru dürüst "anan kim, baban neci" demeden 10 yıl ceza verip, içeri tıkarlar.
Malcolm'un nasıl hırçın ve saldırgan olduğunu, ayyaşların, kumarbazların arasında yetişip, gaspa, hırsızlığa bulaştığını anlatmıştık. Hapishaneye düşünce uslanacak yerde, hepten şirazeden çıkar, içerinin uyuşturucu trafiğine el koyar. Gardiyanları bile yıldırır, nasihate kalkışan papazlara söver, sayar...

İslâmla tanışınca...
Bir gün ziyarete gelen kardeşi Reginald ona Eljiah isimli siyah liderden bahseder ki bu adam kendini peygamber sanan sapığın tekidir. İslamiyet'le tek ilgisi Müslüman olduğunu söylüyor olmasıdır o kadar. Elijah, hilali kullanan bir ırkçıdır, "şeytanın beyaz adam kılığına girdiğini" söyleyerek zencileri etrafına toplar.
Malcolm, belki başlangıçta sırf beyazlara inat Müslüman olur ama bu yolda aradığını bulur. Uyuşturucuyu, kavgayı bırakır, kitaplarla tanışır. Abdest alır, namaz kılar ve münazaralara katılmaya başlar.
İçeride koca koca yıllarını harcayan ve çok değişen Malcolm, hürriyetine kavuşur kavuşmaz Müslümanların yanına koşar. Onların birbirlerine "kardeşim", "bacım" diye hitab etmelerine bayılır. Bir fırsatını bulup Elijah Poole ile görüşür ve ona bağlanır. Artık gece gündüz lideri için çalışır. Afrika'da iken ailesinin taşıdığı soyadını bilmediği için kendine "X" gibi bir soyadı yakıştırır. Hem sömürü ve zulüm çarkına "çarpı" çeker, hem de isyanını haykırır.

Salonları çınlatan adam!
Sohbetler, toplantılar, konferanslar derken örgüt içinde ciddi görevler alır ve aynı teşkilattan bir hanımla evlenip inandığı gibi yaşamaya başlar. "Sokaklarda kavga eden, volta atan, uyuşturucu kullanan birçok erkek ve kız kardeşimiz varken, bu sıralarda boş kalmamalı" der.
"Sen kim olduğunu bilmiyorsun. Zira beyaz şeytan, seni senden gizledi. Sen, zengin krallıkların, el değmemiş uygarlıkların parçasısın ama adını bilmiyorsun, dilini konuşamıyorsun. Beyaz şeytan ve uşakları, seni yurdundan çaldı, adını sildi, ırzına geçti, kirletti, katletti..."
Malcolm X, özellikle kiliseler dağılırken siyahları çevirir ve özenle hazırladığı broşürleri ellerine tutuşturur. "Kardeşlerim" der, "Beyazlar bizi niçin Hristiyanlığa çağırıyorlar? Çizmeleriyle ensemize basabilmek, terimizi ve kanımızı emebilmek için... Köle tacirleri seni ülkenden koparıp, sömürürlerken papazlar 'dert çekmenin erdem olduğunu' anlatıyorlar. Peki yeryüzünün nimetlerinden kim yararlanıyor: "Beyazlar!"
Malcolm X artık efendiden bir adamdır, lâkin mevzu "ırk ayırımı" olduğunda "ya beyazlara yaptıklarını ödeteceğim, ya da öleceğim" diyecek kadar gözü karadır.
Surdaki delikler
1955'te 14 yaşında bir çocuk olan Emmet Till, beyaz bir kadına "güle güle bebek" diye laf attığı için feci bir şekilde öldürülünce zenciler ayağa kalkar. Yine o günlerde belediye otobüsünde oturan yaşlı bir siyah, beyazlara yerini vermeyince arabadan indirilir ve ortalık çok gerilir. Malcolm bütün zencileri boykota çağırır. Otobüs idaresi ciddi zararlar eder ve uygulama yumuşar. Derken Afrika kökenli James Meredith, Mississipi Üniversitesine tayinini ister, beyazlar buna kesinlikle izin vermezler.
Dönemin Başkanı John F. Kennedy olaya el koyar. Bu iyi bir jesttir ama milyonlarca siyah çocuk ilkokullara bile sokulmazken yaraya pansuman olamaz.

El-hac Mâlik el-Şahbaz
Malcolm X, "Bizden niye nefret ediyorsunuz?" diye soran bir beyaz muhabire, "Bizi yüzyıllar önce buraya getiren, tarihimizden, kültürümüzden, dilimizden ayıran, hayvan gibi alıp satan beyaz adamdan nefret edip etmediğimi nasıl sorabilirsin? Bu bir tecavüzcünün iğfal ettiği kızcağıza "benden niye nefret ediyorsun" diye sorması gibi bir şeydir. Artık siyah adama söyleyecek sözünüz kalmadı. Sizin süreniz doldu, geminiz kalktı. Beyaz şeytanı çalkantılı denizlerde, sert rüzgarlar bekliyor. Zalimler devrilmeye mahkûmdurlar, beyinleri yıkanmış 'Tom amca'lar da birlikte helak olacaklar!.."
Malcolm X, bu kadar sert konuşmasına rağmen göstere göstere "kansız devrim" ibaresinin altını çizer. Aslında istedikleri çok şey de yoktur. Dertleri okumak, mevki sahibi olmak, yemek salonlarına, tiyatrolara, parklara ve... Ve bir de beyazların girdiği tuvaletlere girebilmektir, o kadar.

Sen yoluna ben yoluma
Malcolm X, müthiş bir hatiptir. Elijah'ın teşkilatına bir anda onbinlerce taraftar toplar. Artık televizyon programlarına katılır, siyah Müslümanlar adına ülke gündemini meşgul etmeye başlar.
Elijah, Malcolm'un daha da meşhur olmasını ister, zira o ünlendikçe bağlıları artar...
Malcolm insan üstü bir gayretle çalışadursun, toz kondurmadığı liderinin adı sekreterleriyle çıkar. İş dedikodu sahifelerine kadar düşünce Malcolm dayanamaz, Elijah'a bunların doğru olup olmadığını sorar. Elijah yaptıklarını saklamayacak kadar pişkindir. Malcolm ölümüne bağlandığı liderinin zaaflarını öğrenince fena yıkılır. Artık onun söylediklerini de sorgulamaya başlar ve birçok tenâkuz yakalar.
Evet, Malcolm da diğer hatipler gibi bazen ölçüyü kaçırır "Beyaz adam seni Kore'ye, Almanya'ya, Pasifik'e yolladı itiraz etmedin. Sizler, kanınızı beyaz adam emredince dökersiniz. Beyaz adam, "havla" der, havlarsınız, "ısır" der, ısırırsınız. Bizim dinimiz nazik, barışçı, kanunlara saygılı olmayı emreder. Herkese saygı göster, fakat biri kalkıp da seni ezmeye çalışırsa... Onu mezara yolla!" şeklinde sert konuşmalar yapar. Hükümet özellikle "dış güvenlik" konularında konuşanlardan hoşlanmaz, çemberi daraltınca Elijah onu satar. "Malcolm da kim, öyle birini tanımıyorum" demeye başlar.

Bana bir beyaz gülümsedi
Cemaat içinde soğuk rüzgarlar eser, Malcolm'un etrafındaki insanlar dağılırlar. Ancak genç bir boksör (Muhammed Ali) onu yalnız bırakmaz. Malcolm arkadaşını dinler, hac mevsiminde Haremeyn'e koşar. Mukaddes beldelerde gördüğü manzara karşısında şoke olur. Çünkü burada siyahlarla beyazlar kol kola, omuz omuzadırlar. Türkler, Hintlilerle lokma paylaşır, Ugandalıyla Boşnaklar aynı sofraya otururlar. Gelene geçene su, süt, hurma uzatır, bir şeyler ikram edebilmek için çırpınırlar. Ortalık National Geographic dergisi gibi rengarenktir ve müminler kardeşleri için yaşarlar.
Malcolm o günlerde hanımına yazdığı mektupta, "İnanamayacaksın ama" der: "Tenleri beyazdan beyaz insanlarla aynı bardaktan su içtim, aynı tabaktan yemek yedim ve aynı çadır altında gölgelendim. Kimse cildimin rengiyle ilgilenmedi ve ben artık ırkçı değilim. Peygamberler diyarı olan Mükerrem Beldede 72 milletin mensubu var ve hepsi de insan incitmekten çok korkuyorlar. Beyazlar bana öylesine cana yakın davrandılar ki şaşkınlıktan dilim tutuldu, ilk kez hitabetim sekteye uğradı, uzun süre konuşamadım.
ABD Hükümetinin kesinlikle İslâmı tanıması gerek. Çünkü güzel ülkemizi ırkçılık belâsından kurtarabilecek tek çare budur. Kafatasçıların Almanya'nın başına neler açtığını gördük, yöneticilerimiz bundan ders almalıdırlar.


 
Saygılarımla El-Hacc Mâlik El- Şahbaz"
Hakk'ı haykırınca...

Hasılı, eskiden beyazlığı bir düşünce sistemi gibi gören Malcolm X, onun sadece cilt rengi olduğunu iyi anlar. Burada ismini de değiştirir. Artık imzalarını "El-hac Mâlik El-Şahbaz" adıyla atar...
Mekke'den Amerika'ya dönünce bir basın toplantısı yapar, "ırkçılığın çıkar yol olmadığını, kuracağı cemaate beyazların da katılabileceğini" açıklar. Amerikan basınında ilk kez İslâmiyet hakkında müspet yazılar çıkar. Irkçılıktan başka sermayesi olmayanlar bunu elbette hoş karşılamazlar. Onunla hesabı olan herkes, uyuşturucu tacirleri, muhabbet tellalları ve CIA ajanları birlik olurlar. Elijah, fedailerini Malik'in üstüne salar ama genç mücahid tehditlere aldırmaz. Evi kundaklanır, arabasına çarparlar, koruması başkalarının adamı çıkar, otoyolda sıkıştırırlar ve ufak ufak namlular doğrulmaya başlar. Polis buna rağmen korumayı kaldırır ve konuşma yapacağı salonlarda silah taraması yapmaz. Nihayet beklenen olur, onu hakikatleri seslendirmek için çıktığı kürsüde kurşun yağmuruna tutar, hanımı ve dört çocuğunun gözleri önünde vururlar. (21 Şubat 1965)
Bakın şu güzelliğe ki, ömrü beyazlara sövmekle geçen bir zenciye en çok beyazlar ağlar.
Dünya Müslümanları şehidini unutmaz, Malik kardeşlerini dualarla anarlar...

  iz bırakanlar kategorisindeki en yeni içerikler
- Mehmet Oruç...
- Koca Yusuf: Bir efsane...
- Habib Burgiba (Tunus Devleti'nin Kurucusu)
- Nurullah Ataç...
- Mehmet Yücel: Sıradışı Profesör
- İmparator Hirohito...
- Emir Timur: Nâmağlup bir hükümdar
- Emin Garbi Arvas
- Richard Milhaus Nixon...
- Yahya Kemal Beyatlı
- Cahit Sıtkı Tarancı...
- Babıali’nin Hekimoğlu’su...
- Amr Bin Âs...
- Van Gogh...
- Petrol İmparatoru Deterding
- Ferdinand von Zeppelin
- Vehbi Arvas...
- Zirve yarışında Larry Ellison
- Mustafa Kıbrıslı: Bir vakıf insan
- Theodor Herzl
- İsrail’in kurucusu 'Ben Gurion'
- Kazıklı Voyvoda Vlad Tepeş
- Cem Sultan
- Malcolm X
- Çar Petro (Gerçekten deli mi?)
- Bu kategoridekileri listele
   
SaatliMaarif.com
Sınırı çizilen her özgürlük tanımı kalemimizin mürekkebidir....
Bir Derinev Yapımı