Ana Sayfa
Özel Dosyalar
İnsan ve Toplum
İz Bırakanlar
Faydalı Bilgiler
 
Kültür Sanat
Polemik
Sudoku Oyna
Sesli Kütüphane
İletişim
Hakkımızda
Ö. Çetin Engin
Saflık, tarife muhtaç...
İrfan Atasoy
İyiyim!..
Vehbi Abimizin yazıları
"O büyük günde buluşuncaya kadar sevenlere sabır, selamet;
Mahrum kalmışlara da insaf ve itidal dilerim..." - Vehbi Arvas
Jean-Jacques Rousseau
28 Ekim 2007 Pazar | 21:28

Jean Paul Belmondo, Janine D'arc, Korkusuz Jean... Nedendir bilinmez Fransız ünlüleri hep böyle "janjanlı" isimler taşırlar. İşte bugün size bu 'Jan'la dan birini anlatacağız.
JJR (Jean Jacques Rousseau) Cenevre'de doğar (1712). Annesi onu dünyaya getirirken ölür, bu yüzden kendini suçlu sayar. Şefkatten mahrum yetişir, sıska ve hastalıklı olması neyse de dengesiz hareketleriyle can sıkar. Babası iyi bir saatçidir ama dans hocalığı filan yapar, kafasına göre yaşar. Bir ara İstanbul'a gelmesine (hatta sarayın saatçisi olmasına rağmen) dikiş tutturamaz. Paris'e döner, ancak vurdulu kırdılı bir hadiseye karışınca JJR'yu bırakıp uzak ülkelere kaçar. JJR, amcası Bernard'ın yanına sığınır, emmisi onu "bari zangoç olsun" diye kilise mektebine yollar.
Burada Fransız ve Yunan klasiklerini karıştırır, iyi kötü Latinceyi kapar. Ama bir zaman sonra papazlarla da 'papaz' olur, tekrar amcasının kapısını çalar. Adamcağız üstüne düşeni yapar, "herkes okumak zorunda değil ya" deyip onu çırak alacak bir meslek sahibi arar. Noterlik, cildcilik, oymacılık... Bütün bunlar geçer akçelerdir, ancak JJR bir mekâna bağlı kalamaz. Kaldı ki iş ahlâkından yana fukaradır. Hiç gerek yokken yalan söyler ve bir şeyler araklamadan duramaz.
JJR, bakar bu işler kendine göre değil, tutar İtalya'ya kaçar. Aç ve açıkta geçen günlerden sonra bu ülkede rahiplerin gücünü hisseder ve kiliseye yamanmaya bakar. Hiç tereddütsüz din değiştirip Katolik olur. İtalyanlar onu el üstünde tutar, Torino'da eğitime alırlar. Gelgelelim hırsızlıktan enselenince affetmez, tekmeyi basarlar. JJR, Savoy'da bir rahibin referansı ile dul ve dindar bir bayanın (Louise Eleanore Warens'in) kanatları altına sokulur ve anında sınıf atlar. Sinyora ile önceleri edebi dairesinde teşriki mesaide bulunur, ancak birden senli benli olurlar. "Anne" diye hitap ettiği kadınla metres hayatı yaşamaya başlar. Bu arada çok okur ve değişik konularda aykırı aykırı fikirler yürütmeye kalkar. Sosyoloji ve edebiyat hakkında enteresan şeyler söyler ama ciddiye alınmaz. Bir ara müziğe el atar, ortaya yeni bir "nota düzeni" koyar, ancak beklediği alâkayı bulamaz.
JJR azıcık para, biraz itibar sahibi olunca bayan Warens'ten bıkar, tekrar Paris'e döner ve kaldığı otelde hizmetçilik yapan Therese Levasseur'a sataşmaya başlar. Therese kalabalık ailesine bakmaya çalışan, cahil bir kadıncağızdır. JJR, sırf okuma yazma öğrenmek için kendine yanaşan garip çamaşırcıyı ard arda 5 kere hamile bırakır ama çocukların hiçbirine sahip çıkmaz. Onları kulağından tuttuğu gibi yetimler yurduna yollar.

İstemem, yan cebime...
JJR, 1750 yılında katıldığı bir yarışmada birinci olunca statüsü yükselir, artık yazarlarla ressamlarla takılır, salonları onurlandırmaya başlar. Aynı yıl Diderot vesilesiyle ansiklopedicilere katılır, müzik ile ilgili maddeler hazırlar. Ekibin içinde Montesquieu, Voltaire, D'Alembert, Grimm gibi yazarlar vardır. Bunlar hem kral ve monarşi düşmanıdırlar ama hem de kraldan maaş alırlar. Nitekim Umumi Maliye Dairesi Rousseau'ya da kazançlı bir iş sağlar.
Bu arada saraya bir opera sunar, onu maaşa lâyık bulurlar. JJR, istemem dese de, yan cebine koyulanlara ses çıkarmaz.  JJR, her konuda (siyaset, iktisat, hukuk, ahlâk, felsefe) allâme olduğu için yazar da yazar. Bu modellerden çok bulunur ama o hadiselere tersinden baktığı için aradan fırlar. JJR, ekseriyet ne düşünüyorsa aksine kafa yorar. Cemiyette mutabakat kesbetmiş konularda bile ayrı baş tutar ve bunları ustalıkla savunarak şov yapar. Mesela herkes "bilim ve teknoloji" için çıldırırken o bilimin halka "huzur" değil "sıkıntı" getireceğini söyler, yetmez gibi "sanat"a da karşı çıkar. Kırk dereden su getirir ve yeniliklerin insanları yozlaştırdı-ğından, tabiatı mahvettiğinden bahis açar.

İlle de itiraz...
JJR'de münekkidlik ve itiraz vasfı daima öne çıkar. Gün gelir aileye, vatana, bayrağa (değerli olan ne varsa) ters bakmaya başlar. Henüz sosyalizm gibi bir ideoloji yoktur ama JJR, bunun alt yapısını hazırlar. Önce eşitsizlikten dem vurur, ardından servete, mirasa, mülkiyete karşı çıkar. Onu birçok kez göz altına alır, hakkında soruşturmalar açarlar. Ama bakın şu işe ki eserleri "yasaklı kitaplar" listesine girince daha çok satar. Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya o da böyle "prim" yapar. Ancak JJR'ye huzur batmaya başlar, zor günlerinde kendine el uzatan Diderot'la yazı tarzında kapışınca, Grimm'le, d'Epinay adlı bir kadın yüzünden takışınca onu kapının önüne koyarlar.
JJR birden bire boşlukta kalır, uzun zamandır kendisini çağıran De Mably'nin çocuklarına muallimlik yapar. Lâkin bu iş onu çok sıkar ve adeta kaçar. Paris'li bir soylu vesilesiyle Venedik'teki Fransız Konsolosluğuna kapağı atar. Bir eli yağda, bir eli balda yaşar ve bol bol "ezilenler, büzülenler" edebiyatı yapar...
Venedik Konsolosluğu'nda ne iş olsun? Ye, iç, yat... JJR'nun da keyfi yerindedir ancak bir süre sonra elpençe divan duran uşaklardan, emirlerini bekleyen astlarından, mesaiden, odadan, masadan herşeyden sıkılmaya başlar. "Şu memleket kahraman görsün" diyerek isyan eder ve önce zamanını kısıtlayan saatini satar. Ardından (zenginlik ve asalet belirtisi olan) uzun beyaz çoraplarını, ondüleli peruğunu çöpe atar. Herkesten ayrı olmak için kafasına bir kalpak takar ama bu da moda olur, Parisliler onu taklide başlarlar. 1761'de yazdığı "Heloise" duygu yüklü bir eserdir ve yer yerinden oynar. Artık kendini dünyaya düzen vermekle vazifeli hisseder, hazırladığı "Toplumsal Sözleşme" ile dikkatleri üzerine toplar. Gel gelelim "Emile" kitabı dindarları yaralar, zira JJR burada çocuğa din eğitimi verilmesine karşı çıkar. Onlar zaten fıtraten temizdirler, (burası doğru) sonra onları cemiyet kuşatır ve bozar. Ona göre çocuklar (aynen kendisi gibi) başıboş bırakılmalı, her türlü melaneti işlemeleri için önleri açılmalıdır. Pisliğe girip çıkanlar doğru yolu bulacak, iş güç sahibi, iyi aile babası olacaklardır. İşin en ters yanı kafalarına göre bir din tutturacaklardır. JJR hayal âleminde yaşadığı için bunların hırsızlık, uğursuzluk yapabileceklerine fuhşa, uyuşturucuya bulaşacaklarına inanmaz. Bu yola "Uygarlık Dini" diye alengirli bir ad takar. JJR, Uygarlık Dininin büyük bir hızla yayılacağını sanır ancak görülmemiş bir tepki alır. Parisli parlamenterler, kitabın yakılmasını ve Rousseau'nun tutuklanmasını kararlaştırırlar. Hele Voltaire küplere biner, JJR hakkında "tam bir budala, bir ucube, şarlatan, edebiyatın kan-ser uru, asrın pisliği, müfteri, hayvan" demekten kaçınmaz.

Başına dert alır
Hükümet, JJR'nun can güvenliğini sağlamakta zorlanınca onu Prusya'ya (Neuchâtel'e) yollar. Gel gelelim öfkeli Hıristiyanlar sürgünde de peşini bırakmazlar. Baskı katlanarak artar, nitekim yaşadıklarını "bütün Avrupa bana lânet okuyor. Dinsizmişim, tanrı tanımazmışım, çılgınmışım, canavarmışım, kuduzmuşum zincirden boşanmışım..." cümleleriyle dile getirir ve İngiltere'ye kaçar.
JJR, İngiltere'de kahramanlar gibi karşılanır. Londra'nın kalburüstü adamlarıyla tanışır, hatta Kral tarafından maaşa bağlanır. JJR bilgisizlerden değil bildiğini sananlardan çok korkar, nitekim korktuğu başına gelir, bilgiç İngilizlerle tez takışır ve yurduna dönmeye kalkar. Fransız hükümeti ona "koruma" garantisi verince hiç durmaz, ancak kendine komplo kurulduğunu zanneder, etrafındakilere şüpheyle bakar. Herkesin tükürüp, iğrendiği, azarlayıp itelediği "yapayalnız" bir adam olarak yaşar. Büyük alkış bekleyerek ortaya attığı "Uygarlık Dini" onu canın-dan bezdirir, sersefil yapar. Ömrünün son günlerinde Girardin Markizi'nin himayesine sığınır, rahatı ve emniyeti sağlanır ama huzuru bulamaz. JJR'nun intihar edip etmediğini (1778) bilmiyoruz ama çılgıncasına ölümü arzular.

Tenakuzlar yumağı!..
Özetlersek, JJR, zaman zaman "en tatlı şey birlikte ağlamaktır, hiçbir şey insanları böylesine yaklaştıramaz" gibi hoş şeyler söylese da "ağlayan" değil "ağlatan" olmaya bakar. "Gönlü" aklın önünde tutan bir romantik gibi görünse de aklına toz kondurmaz. Çok rahat yalan söyler, kadınları aldatır, aile hayatı yaşayamaz. Her felsefeci gibi o da ütopik gevezeliklerden medet umar. Çocuk terbiyesi üzerine ciltlerce yazar ama beş çocuğunu da başından savar. Cemiyeti rahatlatacak yerde huzura bıçak çalar. İdeal insan tariflerine rağmen günü birlik yaşar. Vakit, saat, mesai problemi olmadığı için vampirlere bile imrenir onlar gibi olabilmeyi çok arzular. Zengin ve soylularla uğraşsa da daima onların himayesinde yaşar. "Doğru giden tosbağa yanlış giden atı geçer" dese de eğri yollarda vakit harcar. Gün gelir Avrupalılar aşağıladıkları adamı "kahramanlaştırırlar". Fransız İhtilalini JJR'nun mayaladığına inanır, sosyalizmin teorisyenleri arasında sayarlar. Ateistler söze "şair ne demiş" diye girer, Janjakruso'dan bir vecize (!) aktarmadan yapamazlar. Halbuki JJR, Allah'a inanır (en azından inandığını sanır). Hele yaşarken derisini yüzüp ot doldurmaya kalkan Cenevreliler onu yere göğe sığdıramaz, üniversite bahçesine devasa heykelini yaparlar.

Ya bizim Janjakçılar?
Batıda esen her rüzgâr gibi JJR da, Jön Türkleri peşine takar. Tanzimatçılar JJR ile yatıp JJR ile kalkmaya başlarlar. Ziya Paşa ve Milaslı avukat Franko tercüme çalışmaları yaparlar. "Milli Şef" döneminde maarife yön verenler tavizsiz birer "Janjakçı"dırlar... "Emile" gibi Batıda bile tepki alan bir kitabı Muallimler Birliğine onaylatır. Devleti alaya alan kitabı devlet imkânı ile bastırır (1943) kız meslek liselerinde (zorunlu olarak) okuturlar. Bilhassa anne adaylarının üzerine oynar, Anadolu kızlarının kafasını bulandırmaya çalışırlar...

  iz bırakanlar kategorisindeki en yeni içerikler
- Mehmet Oruç...
- Koca Yusuf: Bir efsane...
- Habib Burgiba (Tunus Devleti'nin Kurucusu)
- Nurullah Ataç...
- Mehmet Yücel: Sıradışı Profesör
- İmparator Hirohito...
- Emir Timur: Nâmağlup bir hükümdar
- Emin Garbi Arvas
- Richard Milhaus Nixon...
- Yahya Kemal Beyatlı
- Cahit Sıtkı Tarancı...
- Babıali’nin Hekimoğlu’su...
- Amr Bin Âs...
- Van Gogh...
- Petrol İmparatoru Deterding
- Ferdinand von Zeppelin
- Vehbi Arvas...
- Zirve yarışında Larry Ellison
- Mustafa Kıbrıslı: Bir vakıf insan
- Theodor Herzl
- İsrail’in kurucusu 'Ben Gurion'
- Kazıklı Voyvoda Vlad Tepeş
- Cem Sultan
- Malcolm X
- Çar Petro (Gerçekten deli mi?)
- Bu kategoridekileri listele
   
SaatliMaarif.com
Sınırı çizilen her özgürlük tanımı kalemimizin mürekkebidir....
Bir Derinev Yapımı